BİR İSTANBUL SIRRI “İstanbul sırrı” tarih boyunca pek çok metne sızdı. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde geçer mesela. Yazılı olmayanın, gözden saklının, fısıltıyla duyulanın izidir. Kaçı açığa çıktı bu sırların, kaçı hâlâ sır bilinmez. Bu kağıt, o sırların arasına ilişmiş küçük bir not belki de. KADİM ŞEHİR İSTANBUL Zaman bu şehirde iz bırakmaz; yerleşir. Çağlar boyunca dünya kültürünün kalbi burada attı. “Kadim” demek, yalnızca eski değil; görmüş, geçirmiş, direnmiş demektir. Bu yüzden “kadim” sözcüğünü İstanbul kadar çok hak eden başka bir şehir var mı kuşkuludur. BİR ÇATLAĞIN ARASINDAN Bazen hayat, en beklenmeyen yerden filizlenir. Koca bir duvarı yaran küçücük bir çiçek gibi... İstanbul da böyledir. Ne kadar ağır hikâyesi varsa, o kadar zarif sürprizi vardır. Bir taşın, bir yokuşun, bir sessizliğin içinden ansızın çıkar. Bir sır gibi. Hayat gibi. İstanbul’da çatlakların arasından nelerin filizleneceği hiç belli olmaz! FİLİZ Filizler inadın tezahürüdür. Toprağı değil, taşları yaran; gölgeyi değil, ışığı arayan bir filiz sadece yeşermekle kalmaz; umut verir. Hayatın geri döndüğünü fısıldar. Sessizce ama kararlılıkla! BİR YOKUŞ İstanbul’da her yokuş, insana önce bedenini, sonra zihnini hatırlatır. Çıkarken yorulursun; durursun, nefeslenirsin, bakarsın. İşte o bakışta başlar düşünce… Yokuş, insanı düşünmeye meyleten ve kendi kendisiyle kalmasını sağlayan, hatta buna zorlayan bir bahanedir. Yokuş, sabrın estetiğidir İstanbul’da. BANKTA ASILI KALMIŞ KAHKAHA İstanbul’un bankları birer hafıza taşı gibidir. Nasıl ki tek başına soluklananlara yarenlik ediyorsa; muhabbetlere de tanıklık eder. Kahkahalar yükselir o banklarda bazen. Sonra biri, “haydi” der; “yolcu yolunda gerek.” Kalkıp giderler. Kahkahalar orada kalır. Bankın gövdesine, yokuşun eğimine, sahilin düzüne, İstanbul’un hafızasına asılı kalır. BEYLERBEYİ SAHİLİ Beylerbeyi sahili hatıradır. Dalgalar kıyıya değil, geçmişe çarpar burada. Deniz burada başka kokar, zaman başka akar. Kimi sabahlar, Beylerbeyi sahiline bakan bir pencere, tüm dünyaya açılır. İstanbul’un kalbi belki burada atmaz; ama burada durur. DENİZ KOKUSU İstanbul’da bazı sabahlar deniz önce kokusuyla gelir. Gelir ve gönül penceresinden içeri süzülür. Yosunla tuzun, martıyla vapurun, rüzgârla hatıranın kokusudur bu. Şehre sinmiş bir koku. GÖRÜNMEYEN İZLER Her şey iz bırakır, ama her iz görülmez. Görünmeyen sanılan bu izleri, sadece görmesini bilenler fark eder. İstanbul’un sokakları da böyle izlerle doludur. Bakmasını bilen için. YAŞANMIŞLIKLAR Yaşanmışlıklar, bu şehrin gizli güçlerindendir. Aşkıyla, dostluğuyla, kardeşliğiyle o yaşanmışlıkları anlamadan bu şehri anlatmak da zordur. KÖŞE BAŞI Köşe başlarında hayat sürprizler barındırır. Bazen bir dost çıkar karına, bazen bir yavru kedi. Köşe başları mühimdir. SABAHIN İLK IŞIKLARI İstanbul’da sabah bir mucize gibi gelir. Kırılgan bir sessizlikle değil, güven veren bir sakinlikle. Bu şehrin sabahı güzeldir. Bu şehrin sabahı umuttur, dostluktur, lezzettir, HİKAYELERDEN ÖRÜLMÜŞ BİR DOKU İstanbul kelimeyle, duyguyla, hatırayla inşa edilmiştir. Sokaklarının bir adı varsa bir de anlatısı vardır. Her köşe başı, her cam kenarı bir hikâyeyle dokunmuştur. Bu şehir, yaşaya ların değil, anlatanların da eseridir. AŞK Bu şehirde aşk, aceleye gelmez. Bir bakışın, bir suskunluğun, bir susma hâlinin içinden doğar. . DOSTLUK İstanbul’da dostluk, birlikte yürümektir; yokuşu, vapuru, lezzeti paylaşmaktır. Kimi zaman bir çay bardağında, kimi zaman bir susuşta yaşar ve yaşatır. LEZZET Bazı tatlar geçip gitmez, yerleşir. Bir yemeğin tadı, bir anının içine siner.İstanbul’da lezzet sadece yemekte değil; kiminle, nerede, ne zaman paylaşıldığındadır Birlikte kurulan her sofrada yeniden doğar. ARAMASINI BİLMEK Bazı güzellikler, bazı hikâyeler yalnızca aramasını bilene kendini gösterir; çünkü bu şehir, hazır olmayanı bazen görmezden gelir. BİR PENCERE ÖNÜ İnsanın kendine en çok yaklaştığı an, bazen bir pencerenin önünde, şehri izlediği andır. Orada dışarı değil, çoğu zaman içeri bakılır. Rüzgâr perdeyi hafifçe kaldırır, seni sana geri getirir. Pencere camına yansıyan İstanbul geçmişinle bugünün arasında bir bağ kurar. Kimi zaman bir çocukluk anısı gelir oturur yanına, kimi zaman bir hayal düşer omzuna. BİR VAPUR İSKELESİ Bir vapur iskelesi, bazen bir ayrılığın sessiz başlangıcıdır, bazen beklenenin yaklaştığını haber veren bir sığınak… Deniz orada sadece su değildir; sürekli değişen, ama bir o kadar tanıdık bir duygudur. Bir vapur iskelesinde zaman biraz ağır işler. İnsanlar geçer, gider... İskele orada kalır, şehir iskelede dinlenir. SENİNLE İSTANBUL ARASINDA İstanbul her güzelliğini göstermeyi seçmez. Bazı duygular, bakarak değil, hissederek anlaşılır ve bu yüzden, en kıymetliler seninle İstanbul arasındadır — sadece senin bildiğin bir yerlerde. Tıpkı tattığın o ama unutulmaz bir lezzet gibi. Evet, bundan sonrası artık İstanbul’la senin arandadır. Bir İstanbul Sırrı seni beklemektedir.